7 Nisan 2012 Cumartesi

VELHASIL-I BÖYLE OLDU !




Geçmiş Yaz
Rü'yâ gibi bir yazdı. Yarattın hevesinle.
Her ânını, her rengini, her şi'rini hazdan.
Hâlâ doludur bahçeler en tatlı sesinle!
Bir gün, bir uzak hatıra özlersen o yazdan

Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin:
Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde;
Mehtâb... iri güller... ve senin en güzel aksin...
Velhasıl o rü'yâ duruyor yerli yerinde!

Yahya Kemal Beyatlı
 
 Şeyh Bedrettin Destanı
Sedirde al yeşil, dal dal bursa ipeklisi,
duvarda mavi bir bahçe gibi Kütahyalı çiniler,
gümüş ibriklerde şarap,
bakır lengerlerde kızarmış kuzular nar idi.
Öz kardeşi Musa'yı ok kirişiyle boğup,
yani bir altın leğende kardeş kanıyla abdest alarak
Çelebi Sultan Mehmet tahta çıkmış hünkar idi.
Çelebi hünkar idi amma
Al Osman ülkesinde esen
bir kısırlık çığlığı, bir ölüm türküsü rüzgar idi.
Köylünün göz nuru zeamet
alın teri tımar idi.
Kırık testiler susuz
su başlarında bıyık buran sipahiler var idi.
Yolcu yollarda topraksız insanın
     ve insansız toprağın feryadını duyar idi.
Ve yolların sonu kale kapısında kılıç şakırdar
                   köpüklü atlar kişner  iken
çarşıda her lonca kesmiş kendi pirinden ümidi
                                  tarumar idi
Velhasıl hünkar idi, tımar idi, rüzgar idi
                                ahüzar idi 
 Nazım Hikmet
 

        Edebiyatımızın iki büyük ismi Yahya Kemal ve 
Nâzım Hikmet'in yolları, Nâzım daha Bahriye mektebinde okurken
 kesişmişti. Yahya Kemal, yine Nâzım gibi Bahriye'de okuyan Necip
 Fazıl'ın da şiir hocalığını yapıyordu. Aynı zamanda da Nâzım'ın 
annesi Güzel kadın Celile Hanımla da aşk yaşıyordu. Aralarındaki
 çekişme şiirlerinin ve üsluplarının farklılığından önce annesine
olan yakınlığını istemediği sebebiyle başlamıştı. Hatta bir gün 
dersvermek için eve gelen Yahya Kemal'in paltosunun cebine bir not
 koyar. Yahya Kemal'in cebinde bulduğu notta şu yazıyordu. "hocam 
olarak girdiğiniz bu eve asla babam olarak giremezsiniz". Bu not
 üzerine çekinen Yahya Kemal bir süre Celile Hanımla görüşmemiştir.
Nazım hiç bir zaman hocası gibi bir şair olmamıştır. O daha çok 
memleket ve dünya meseleleri ve toplumsal konularda yazan, daha 
evrensel, şiiri özgür bırakan, vezinsiz yazan düz yazı tarzında şiirler 
oluşturan bir şair olmuştu. Yahya Kemal ise bilindiği gibi, biçime
 özen gösteren, aruz veznini kullanan, İstanbul Türkçe'sini şiire
 yerleştirmeye çalışan, aşk ve İstanbul hakkında yazan bir şairdi.
 Şiiri bir nevi musiki olarak kabul eder kendince yenilikler katmak 
isterdi. Bunlardan biri de şiire soktuğu 'velhasıl' sözcüğüdür. 
Bu sözcüğü,  yukarıda okuduğunuz 'geçmiş yaz' adlı şiirinde 
edebiyatımızda ilk defa kullanan kişi olmuştur. Nâzım Hikmet'e,
 Yahya Kemal'in şiire 'velhasıl' sözcüğünü soktuğunu ve bunun
hakkında ne düşündüğünü sorarlar, ne de olsa eski hocasıdır.
 Nazım Hikmet,'ben de bir sokayım, bakalım çıkarabilecek mi' der
 ve Şeyh Bedrettin Destanı'nın ilk bölümünün son mısralarına
 'velhasıl' sözcüğünü sokar, güzel de sokar bence. Sizce....?
 

 
 
 
 
 
 

5 yorum:

Adsız dedi ki...

her ikisini de çok severim ama "velhasıl" a ait hikayeyi yeni öğreniyorum.

İyi yapmışlar "velhasıl" sözcüğünü bizlere kazandırmakla.

Hektor dedi ki...

Bence de iyi yapmışlar Nar-ı Can. İyi ki de, çekişmişler birbirleriyle. Bizlere daha güzel eserler bırakmalarına neden olmuş bu çekişme.

The Merika dedi ki...

BİLMİYORDUM BENDE BAK BİRŞEY DAHA ÖĞRENDİM SAYENDE:D VELHASIL KELAM MUTLU OLDUK EFENDİM:)

Hektor dedi ki...

The Merika;

Edebiyatımız kaynaklarında ve internette, öykünün ilk bölümüne ait kısımları kolaylıkla bulabilirsin. Olayın olduğu günleri yaşayan çok yakınım olan bir büyüğümün anlattığı 'velhasıl' ile ilgili bu bilgi hiçbir kaynakta bulunmuyor, rastlamadım. Doğruluğundan eminim. Paylaşmayı istedim. Velhasıl memnun olmana sevindim.

The Merika dedi ki...

bende birşey daha öğrenmiş oldum mutlu oldum:)şimdi ne zaman cümle içinde kullansam aklıma geleceksin bilesin