22 Mayıs 2014 Perşembe

İNSANLIK ÖZETİ

 
İnsan üzerine söylenmiş sözler ve insan tanımları insanı anlatmaya tam olarak yeterli olmasalar bile insanın kötü bir yanını ışığa çıkarmışlardır. İnsanın bu yanına "açgözlülük" diyoruz. Bunca söylenmiş sözler, bunca yaşanmış deneyimler, hâlâ mı insanın bu boyutunun önüne geçememiştir? Buna karşılık" evet hâlâ" demekten öteye gidemiyeceğiz. Yabanıl dönemden kalma alışkanlıklarımızı bir bir atmalıyız. Çünkü elimizde ne dünya diye bir gezegen ne de insan kalacak. Olası ömründen daha önce tüketip gideceğiz onu. Keşfettiği 'yeni dünya'da görebildiği her şeyi kralına tescil edenlerden olmak bugün için ne kadar utanç vericiyse; aynı şekilde kâr daha çok kâr demek, tek hedef olarak daha çok zengin olmayı istemek, mülkiyet peşinde koşmak, dünyanın tüm yeraltı ve yerüstü kaynaklarını insanların canı pahasına elde etmeye çalışmak, coğrafi fark gözeterek paylaşmayıp sömürmek de o denli utanç vericidir. Tüm kötülüklerin başı, gereğinden ve ihtiyacından fazla mülkiyet sahibi olmayı istemektir. Benim (de) olsun hırsıdır. Tarihte, bir toprağın etrafını çevirip "burası benimdir" diyen o ilk insan, en kötü insandır. Kötülüklerin ve tüm savaşların başı olan o ilk insan'dan (ki, onun kim olduğunu kimse bilmiyor), arka ayakları üzerine kalkarak evrime devinim kazandıran o ilk devrimci insana geçmelidir insanlık.



Daha önce yayınlanış tarihleri: 28 Mart 2012, 23 Eylül 2013.

16 Mayıs 2014 Cuma

TÜKENDİYA KÖRLER ÜLKESİ

 
Masallardaki Tükendiya Körler ülkesindeki büyük insanlık faciasından sonra, ülkenin Başbakanı utancından istifa etmek ister. Facianın yaşandığı ve çok sayıda ölümün olduğu bölgeye taziye ziyareti ve durum tespiti için gittiğinde; istifa konuşması yapar ve "buradan ayrıldıktan sonra görevimden istifa edeceğim" der. Bütün Tükendiya halkı buna karşı çıkar ve başbakanı istifadan vaz geçirmeye çalışırlar. Tüm muhalefet partileri, sivil toplum örgütleri ve halk ne yaptılarsa Tükendiya Körler Ülkesi Başbakanını istifadan alıkoyamazlar. Tüm yalvarmalara rağmen kararlı bir şekilde istifa konuşmasını yapar ve bunu çok sevdiği halkına duyurur:
 "Sevgili Tükendiya halkı, Fransa' da geçmişe gidiyorum, Fransa İletişim Bakanı Alain Carignon kamu malını kötüye kullanmak ve kullanmaya yardım etmek suçlamasıyla soruşturma başlatılmadan bir hafta önce istifa etmişti. (1994) Bakın arkadaşlar yapmayın allah aşkına, Danimarka Ulaştırma Bakanı Maria Borelius evinde çalıştırdığı dadıyı yetkili makamlara bildirmediği için istifa etti. (2006) Japonya'ya geliyorum, Japonya Tarım Bakanı Seiichi, Orta Okullara ve huzurevlerine küflü pirinç gönderildiği için istifa etti. (2008) Daha yakın dönemlere geleyim diyorum, Danimarka Dış Yardım Bakanı Friis Bach, halka yanlış bilgi verdiği için istifa etti. (2013) Değerli arkadaşlar yine Fransa' da, Fransa Sanayi Bakanı Gérard Longuet Saint-Tropez'deki villası ve Cumhuriyetçi Parti'nin finansmanı konusunda hukuki inceleme başlatılması üzerine istifa etti. (1994) 
Danimarka Adalet Bakanı Morten Bödskov, Parlamentoya yanlış bilgi verdiği için istifa etti.(2013) Bu ülkelerin bu noktada bu tür istifaları olan şeyler. 
Bakın Amerika. Demokrasisi ile  her şeyiyle. 1974' de Nixon.  Arkadaşlar, yani biz bir defa bu tür ülkelerde, bu olanları, lütfen buralarda bu olaylar hiç olmaz diye yorumlamayalım. Bunlar olağan şeylerdir. Literatürde istifa denilen bir olay vardır. Bunun yapısında, fıtratında bunlar var. Hiç istifa olmayacak diye bir şey yok. Tabii, işin boyutunun bu kadar fazla olması bizi derinden yaralamıştır. Bizi derinden üzmüştür."


Resim: Pieter Bruegel, Körlerin Yürüyüşü.

15 Mayıs 2014 Perşembe

   
Hedef  2023, kıyaslamalar 1800' lü yıllar olunca nereye gittiğimiz de belli değil mi? Be hey gafiller uyanın artık !

14 Mayıs 2014 Çarşamba

VAHŞİ KAPİTALİZM

 
Bir kaç yıl önce bir gurup arkadaş ile sohbet ederken "vahşi kapitalizm" betimlemesini kullanmıştım. Yaşça büyük olan biri "kapitalizm zaten vahşidir, ayrıca vahşi sıfatını kullanmana gerek yok" demişti. İlk anda doğru gibi geldi. Fakat düşününce ağzımdan çıkan "vahşi kapitalizm" sözünün doğru olduğuna karar verdim. Kapitalizm insanı sömürür, az işçi, çok emek ile en çok üretimi elde etme güdüsündedir. Yaratılan üretimden emeğin aldığı pay, emekçinin ürettiği değerden daha azdır. Kapitalist girişimci bu değeri yaratan ve üreten işçinin daha iyi üretim yapması ve daha çok üretmesi için onu sömürdüğü gibi, bu gibi kapitalist ülkelerde işçi örgütlenmesi, sendikal haklar ve iş güvenliğini de sağlanıp üretim gücünden en fazla şekilde yararlanması hedef haline getirilmiştir. Vahşi kapitalistin gözünde sadece kazanacağı para vardır. Kapitalizmin bütün katı kurallarını uygular ve fakat işçinin yaşam hakkını ve güvenliğini hiçe sayar, işçi örgütlenmesi yoktur, onun daha iyi şartlarda üretim yapmasını ve iş güvenliği sorumluluğunu yerine getirmez. Sanayi devriminin başladığı yılardaki o vahşi kapitalizm, artık modern dünya ülkeleri arasında yok. Henüz gelişmemiş ülke toplumları içinde uygulanan kapitalizm işte bu vahşi kapitalizmdir. Varsa yoksa kâr, daha fazla kâr. Almanya belki de dünyanın en çok maden ocağı olan ülkesidir.  Neden oradan bu tür felaket haberleri gelmiyor? İki yüzyıl önceki teknoloji ile kömür çıkarmaya çalışmak ve işçi güvenliği ile ilgili hiç bir yatırım yapmamak vahşi kapitalizm ile açıklanabilir. Kömür ocağı işletmecisi, maliyetlerinin TKİ' ye göre yedide bir olduğunu söyleyerek övünmüş. Kârını yedi kat artırdığından söz etmiş. Sorulması gereken tabii ki, kârını nasıl artırdığıdır ama bunu sorarken gözden kaçırdığımız soru aslında şudur: "Çalışma güvenliğini ne kadar artırdın? Modern araç ve gereçlere ne kadar harcama yaptın? İşçilerine ne ücret veriyorsun?

12 Mayıs 2014 Pazartesi

"ASLI GİBİDİR"


Kadınlar, "kalk" deyince gül gibi arkalarından giden erkek ararlar bay Miller.

ÖYLE BİR KIZ İŞTE !


Sonradan öğrendim ki; (kendince) babası erkek çocuk özlemi çekmesin diye gerektiğinde onunla maça giden, GS'li olduğu halde birlikte BJK maçını izleyen, bisiklete binen, bununla da kalmayıp ona rakıda da eşlik eden ve bütün bunları severek yapan öyle bir kız işte...

11 Mayıs 2014 Pazar

SCHILDA' NIN ATI

 
             Alman edebiyatında Schilda adında bir küçük kent vardır, bu kentte oturanlara ilişkin akla gelmedik şakalar ve oyunlar anlatılır. Bu konudaki fıkraların birinden öğrendiğimize göre, Shilda sakinlerinin bir de atları bulunuyormuş; gördüğü işten Schildalılar pek memnunmuşlar, gelgelelim hoşlarına gitmeyen bir kusuru varmış bu atın. Pahalı yulafa pek düşkünmüş. Schilda sakinleri onu bu kötü huyundan kollayıp gözeterek vazgeçirmeye karar vermiş, azığını her gün birkaç yulaf tanesi miktarınca azaltmışlar ve hayvan tam bir perhiz durumuna alışana kadar da bunu sürdürmüşler. Bir zaman durumda hiç bir aksaklık görülmemiş, hayvanı alıştıra alıştıra yiyeceğini bir tek yulaf tanesine düşürmüşler. 'Bir gün daha' demişler. Artık yem diye bir şey vermekten kurtulacaklarmış. Gelgelelim ertesi sabah bakmışlar ki, ne görsünler, hınzır hayvan nalları dikmemiş mi? Schilda sakinleri o kadar düşünmüş, taşınmış, hayvancıklarının neden öldüğünü bir türlü kestirememişler. Bizlere gelince, sanıyorum hayvanın açlıktan öldüğünü söyleyecek ve belli bir ölçüde yulafı yem diye önüne çıkarmadan bir hayvandan asla bir iş beklemeye hakkımız olmadığını düşüneceğiz.



Not: Sigmund Freud'un,  verdiği konferansta; "cinsel içgüdüyü bütün enerjisiyle asıl amaçlarından saptırıp, bu amaçlara yabancılaştırmaya pek çalışmamamız gerekir, çünkü söz konusu çaba başarıya ulaşamaz ve cinsellik alanındaki sınırlandırmalar fazla ileriye götürülürse, ister istemez tıpkı bir orman kıyımını andıran tahribata yol açar"  dedikten sonara anlattığı fıkradır.

Kaynak: Sigmund Freud, Psikanaliz ve beş konferans, 1975 Basımı

6 Mayıs 2014 Salı

ÇÖZÜM !

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/tr/f/f4/The_Scream.jpg 
Sonunda çocukları kurtardık. Çığlık atmayı öğreteceğiz ya (!). "Peki ya kadınlar...Onlar ne olacak" diye soracak olursanız: Bu sorunun yanıtı kendi içinde zaten. Bir nesil sonra onlar da kurtulacaklar. Çünkü bugünün çığlık atmasını öğrenip kendini koruyan (kız) çocukları, yarın (kadın olduklarında) haydi haydi koruyacaklardır. Tüm tacizler, tecavüzler, kıyımlar çocuklar çığlık atmayı bilmedikleri için oluyor!

5 Mayıs 2014 Pazartesi

RÜYAMDA 5 MAYIS

jelibon askina by yasena

Ayrıntılarını hatırlayamadığım bir yarışmada buluyorum kendimi. İçi renkli bir akışkanla dolu olan jelibon ya da lolipop benzeri kesecikler...Ne tuhaftır ki, kazandıkça kaybediyorum. 

2 Mayıs 2014 Cuma

İSTANBUL-İSTANBUL ETABINI KAÇIRMA

İstanbul’un efendisi Guardini

4 Mayıs Cuma, Pazar günü Tour of Turkey'in İstanbul-İstanbul etabını izlemek için; İstanbul'dan uzak yaşayanlar, özleyenler ve görmek isteyip hala göremeyenler, Tv başında İstanbul'un bir bölümünü adım-adım gezebilirler. Bisiklet en iyi Tv den izlenir. Bir süre Tv den izledikten sonra son turdan evvel bitiş noktasında olmak da güzel.

Eurosport 1, TRT Spor, TRT HD.

TOUR OF TURKEY' in Güzelliklerini bozan anlatım



Yıllardır bu işi yapmana rağmen yine de bir 'Büyük Tur' izlemelisin -ki nasıl anlatılır, öğrenmelisin- Sayın Levent Özçelik, yazık (!)
Bilgiçlik taslayıp kendine büyük bir güvenle verdiğin bilgiler (!) ve yaptığın anlatım, yanında konunun uzmanı değilse bile bilgilisi Fevzi Açıkalın'ı 5. etap'ta kaçan bisikletçilerle ilgili yaptığı bir durum tespiti için, (senin kendi) bilgisizliğinden dolayı cümlenin zaman kipini yanlış ifade ettiğiini, yüzüne karşı canlı yayında hiç de kibar olmayan bir şekilde belirtmen ve aşağılaman senin iyi bir anlatıcı olmadığının kanıtı olduğu gibi, düzelterek söylediğinde de 'zaman kipleri' hakkında ne kadar bilgili olduğunu anladık(!) 
Saç baş yolmaktansa, Eurosport 1'den bu işi en iyi yapan Caner Eler'den dinlemeyi tercih ettim. Onun olmadığı etaplarda da nispeten daha yeni ve deneyimsiz İnan Özdemir bile (İnan burada kusura bakmasın, Levent Özçeliğe göre daha dünkü çocuk:)) senden daha iyiydi. Biraz daha saygı....Ağlamak istiyorum.