17 Temmuz 2012 Salı

RÜYAMDA 13 TEMMUZ

            
            Başlangıcını hatırlayamadığım ve gördüğümden dört gün sonra yazdığım bu rüyada, kendimi 90'lı yıllarda kullandığım concorde modeli otomobilime yönelirken buluyorum. Uzaktan kumanda düğmesi ile açılmayan kapıyı anahtarla açıyorum. Kapı açılırken aynı zamanda motor da çalışmaya başlıyor. İçeri giriyor ve koltuğuma oturuyorum. Sağ koltukta oturan genç bir kadın görüyorum. Yüzüne bakıyorum, onun yüzü. Koyu kestane saçlar, ela gözler ve muzip bir gülümseme. Onun oturduğu taraftaki pencere camının ve dikiz aynasının karla kaplı olduğunu görüyorum. Arabadan inip, kar küreme aparatını almak için bagajı açıyorum ve bagaj açıldığında motorun çalışmasının da durduğunu anlıyorum. Sağ pencerenin camını kardan temizledikten sonra, tekrar arabaya biniyorum ve sağ koltukta şu notu buluyorum: "Yok bir şey, sadece kırıldım".

12 Temmuz 2012 Perşembe

KELEPİR DÜZELTMEN

         Yazısının ve sayfasının daha güzel görünmesi için; noktadan sonra büyük harfle başlar, boşluk vermeden noktalama işareti kullanır ve noktalama işaretini kullandıktan sonra bir boşluk verirdi. Kullandığı tüm noktalama işaretlerinin hepsi yerli yerindeydi. Güzel bir yazı dili vardı. Yazım hatası ve mantık hatası yapmazdı. Başkalarının bu tür bozukluklarını düzeltmek için bile "iki" katı ücret almayacak kadar da cömert bir düzeltmendi.



9 Temmuz 2012 Pazartesi

BOZBEK' İN TEK KELİME MİMİ

[untitled.bmp] 
 Bozbek beni mimlemiş. Bu mim oyununda mimlenen kişi kendisini mimleyen kişiyi tek kelime ile anlatıyormuş. Tek kelime ile anlatmanın güçlüğü belli. Bir insanı tek kelime içine sığdırabilmenin zorluğunu ben de çektim ve o yüzden Bozbek'i, lûgatta bulunmayan, kendi türettiğim bir sözcükle anlatmaya karar verdim:
Yaşamdalık.

Mimlediklerim: Hily, nini, the merika, D.Y. , joujou, gokciii ve dileyen herkes... Hektor tek kelime ile sizce nasıl anlatılır?

4 Temmuz 2012 Çarşamba

KIRMIZI

http://24.media.tumblr.com/tumblr_lx9ro8pSmt1qztk1wo1_1280.jpg

kaypak manşetler, sağır katalogları, karnaval biletleri
kendini tanımanın korkusu
sürekli bir canlı yayındasınız
girdabı olmayan yüreğin sireni duyulmaz elbet
mekanlar lunapark, hayat çarpışan otomobiller
görüntünün kumbarasında hafızanız beş kuruş
alarma yakın hiçbir kırmızıya düşmemiş yolunuz
bindiğin düş atı yorulmuş oysa
üstündeki binici çoktan değişti sana sormadan
kendine uygun bir ayna bile bulamadan
kalakalırsın baktığın boşlukta
bakarsın baktığın kadarsın
bundan sonrası
geç kaldığın yerlerdeki korunma duyguna bağlı
anlarsan, anlamanın
anlamazsan, anlamamanın boşluğundasın
işte şimdi Kırmızı!



 Murathan Mungan
 

3 Temmuz 2012 Salı

DAHA ÖNCE SÖYLENMİŞTİ !

Gecenin karanlığını yararak, sessizliği bozan, susturucusu alınmış egzosta patlayan ve insanı yatağından fırlatan 'o' otomobil ya da motosiklet sesi oldukça;

Pazar günleri ve de üstelik geceleri bile mahalle arasında, parasal izinle! inşaata ve iş makinalarının çalışmasına izin verildikçe ve bunu üstelik dört dönemdir iş başında olan sosyal demokrat belediye yaptıkça;

Tecimsel televizyonlarda (şifreli olanlar ve sırf sinema kanalları hariç) izlediğiniz film bittiğinde merak ettiğiniz oyuncu, müzik, kostüm vs. için jeneriği beklerken son sahnenin ardından film pat diye kesildikçe;

Parasını ödeyerek izlediğiniz şifreli kanalda, oynanan spor karşılaşması dakikada bir alttan, üstten ve yandan reklamlarla gözü doymaz bir aç gözlülükle ve bazen de sesli olarak işgal edildikçe;

Bölümü bitmiş bir dizinin gösterildiği son sahnesinden sonra "devam edecek" yazısıyla reklamlara geçip de, tekrar yayına döndüğünde yeni bir şey göstermeyip, insanlar kandırıldıkça;

Vurgulamayı ve sözcük kullanmayı bilmeyen televizyon sunucuları ve haber okuyucuları oldukça;

Her yapılanı, eleştirel aklın süzgecinden geçirmeden şakşaklayan dalkavuklar etrafı kuşattıkça;

Katille maktülün adı aynı plâkete yazılıp eşitlendikçe;

Güya hayvan severliğinden evine aldığı kediyi üç günde bir yıkayan ve onu eğitmeye kalkanlar oldukça;

Kendi çıkarlarını, mensubu olduğu topluluğun çıkarlarının önüne koyan ve bunu içinde kendisinin de bulunduğu topluluğun (olası) kazanımlarından elde edenler oldukça;

Suçu kanıtlanma aşamasında kişiyi hapiste tutan, kanıtlandığında serbest bırakan yargı oldukça;

Yaşamında ne yaptığıyla ya da ne yapacağı ile ilgilenmekten çok, başkalarının hayatlarına burnunu sokup, en özel anlarına kadar nüfuz ederek çatlamaktan kurtularak! tatmine erişen meraklılar olduka;

Yemeği tatmadan,  motor hareketle eline tuzluğu alıp tabağa boca edenler oldukça;

Yolcu indirmek için duran bir aracın arkasından uzun uzun korna çalıp "yolcu indirmeye !" karşı olanlar  oldukça;

Aracını çalınmaya karşı tam sigorta yaptırdığı halde, alarm taktıranlar  ve buna izin verenler oldukça;

Gündüz vakti kalabalık ve merkezi bir yerde gözünün görebildiği yere arabasını park ettiği halde, alarmını açık bırakıp dakikalarca çalmasına izin verenler oldukça;

Sigaranın, içilen ortamdaki içmeyen diğer kişilere verdiği zararlarını bildiği halde, ofis içinde sigara içmeyi bırakmak için yasanın çıkacağı gün ve saati bekleyenler oldukça;

Kapalı ortamlarda yasa gereği sigara içmeyenler, diğer çalışanlar bir sebeple gittiği zaman ortam kendilerine kaldığında ve yine kapalı ortam olduğu halde hemen sigaralarını yaktıkça;

Günde üç paket sigara içtiği, ekmeğin beyazını yediği ve yeni ekmek mevzuatına karşı olduğu halde,  marketlerde doğal / organik gıda arayanlar ve bunun gibi akla gelmeyen yazılacak pek çok şey oldukça; ekonomik anlamda ne kadar büyürsen büyü, kalkınmış ve uygarlaşmış sayılmazsın.

               Gündelik gerçeklik içinde sade bir insanın aklına gelenler bunlar... İnsana ait yazılmayan şey kaldı mı kalmadı mı bilmiyorum ama yine de insan, yazmaktan kendini alamayıp yazdıkça; diğer insanlar da, "insana ait ne varsa yapıldı" demeyip insanlık için çalışmaya, üretmeye, yazmaya devam edeceklerdir. Bu, "Amerika'yı yeniden keşfetmek" değildir. Aksi takdirde olduğumuz yerde kalır(ız)dık.