Merdivenlerinden anladığım kadarıyla yıllar önceki haliyle Yeşilköy Çınar Otel'deyim. Yanımda o zamanki arkadaşlarım var. Dışarı çıkıp yan taraftaki kapıdan aşağı iniyoruz. Diskonun kapısında Uğur Dündar karşılıyor bizi, kendisiyle ayaküstü sohbet ettikten sonra, elimize bir kâğıt tutuşturuyor. Kâğıdı açıp baktığımda Bakırköy savcılığından geldiğini ve ifademize başvurmak için davet edildiğimizi öğreniyorum. Ben kâğıdı Uğur Dündar'a veriyorum ve benim yerime sen git diyorum. Oradan ayrılıp biraz yürüdükten sonra kendimi Moda iskelesinde buluyorum. İskelenin bekleme salonunda o güne kadar tanıdığım tüm yakın arkadaşlarımı görüyorum. Yanlarında eşleri ve çocukları olduğu halde arkaları yola dönük denize cephelenmiş oturuyorlar. Sesleniyorum, beni duymuyorlar. Sadece bir arkadaşım dönüp bakıyor ve bana selam veriyor. Yanına gidiyorum, vardığımda diğer bütün koltukların boş olduğunuı ve ondan başla kimse olmadığını görüyorum. Bu esnada yoldan geçen eşimin arkasından bağırarak koşuyorum. Yanına geldiğimde bana bir arkadaşını tanıştırıyor. Benim de tanıdığım bu kadın arkadaşının, yüzünü göremiyorum. Daha önce görmediğim fakat tanıdığım bu arkadaşı, yüzünü göremediğim için bana yabancı biri gibi geliyor. Yüzünü görmeyi o kadar istediğim halde her yerini gördüğüm halde, omuzlarını, göğsünü, belini, kalçalarını tüm vücudunu gördüğüm halde, elini tutup sıktığım ve dokunduğum halde yüzünü göremiyorum. Vücudundan ve kilosundan kendini tanımaya çalışıyor fakat kim olduğunu anlayamıyorum. Ortaya yakın kısa boylu, ince yapılı olduğunu gördüğüm kadını şimdiye kadar tanıdığım kimseye benzetemiyorum. Sonra üçümüz birlikte eve geliyoruz. Gece yarısı oluyor. Yatak odasına girdiğimizde kadının yatağa yattığını ve üzerini örtüyle rulo yapar gibi tamamen kapattığını görüyorum. Sonra ne olduysa yüzünü açıyor ve benimle konuşuyor. Ben ise, dışarı çıkmam gerektiğini saatime kayış alacağımı söyleyip caddeye çıkıyorum. Bir pet şop'un önüne geldiğimde saatimi gösterip uygun bir saat kayışı istiyorum ve dükkan sahibinin verdiği pembe deriden mavi boncuklu kedi tasmasını alıp eve dönmek üzere tekrar kendimi caddeye atıyorum.
20 Haziran 2012 Çarşamba
RÜYAMDA 20 HAZİRAN
Merdivenlerinden anladığım kadarıyla yıllar önceki haliyle Yeşilköy Çınar Otel'deyim. Yanımda o zamanki arkadaşlarım var. Dışarı çıkıp yan taraftaki kapıdan aşağı iniyoruz. Diskonun kapısında Uğur Dündar karşılıyor bizi, kendisiyle ayaküstü sohbet ettikten sonra, elimize bir kâğıt tutuşturuyor. Kâğıdı açıp baktığımda Bakırköy savcılığından geldiğini ve ifademize başvurmak için davet edildiğimizi öğreniyorum. Ben kâğıdı Uğur Dündar'a veriyorum ve benim yerime sen git diyorum. Oradan ayrılıp biraz yürüdükten sonra kendimi Moda iskelesinde buluyorum. İskelenin bekleme salonunda o güne kadar tanıdığım tüm yakın arkadaşlarımı görüyorum. Yanlarında eşleri ve çocukları olduğu halde arkaları yola dönük denize cephelenmiş oturuyorlar. Sesleniyorum, beni duymuyorlar. Sadece bir arkadaşım dönüp bakıyor ve bana selam veriyor. Yanına gidiyorum, vardığımda diğer bütün koltukların boş olduğunuı ve ondan başla kimse olmadığını görüyorum. Bu esnada yoldan geçen eşimin arkasından bağırarak koşuyorum. Yanına geldiğimde bana bir arkadaşını tanıştırıyor. Benim de tanıdığım bu kadın arkadaşının, yüzünü göremiyorum. Daha önce görmediğim fakat tanıdığım bu arkadaşı, yüzünü göremediğim için bana yabancı biri gibi geliyor. Yüzünü görmeyi o kadar istediğim halde her yerini gördüğüm halde, omuzlarını, göğsünü, belini, kalçalarını tüm vücudunu gördüğüm halde, elini tutup sıktığım ve dokunduğum halde yüzünü göremiyorum. Vücudundan ve kilosundan kendini tanımaya çalışıyor fakat kim olduğunu anlayamıyorum. Ortaya yakın kısa boylu, ince yapılı olduğunu gördüğüm kadını şimdiye kadar tanıdığım kimseye benzetemiyorum. Sonra üçümüz birlikte eve geliyoruz. Gece yarısı oluyor. Yatak odasına girdiğimizde kadının yatağa yattığını ve üzerini örtüyle rulo yapar gibi tamamen kapattığını görüyorum. Sonra ne olduysa yüzünü açıyor ve benimle konuşuyor. Ben ise, dışarı çıkmam gerektiğini saatime kayış alacağımı söyleyip caddeye çıkıyorum. Bir pet şop'un önüne geldiğimde saatimi gösterip uygun bir saat kayışı istiyorum ve dükkan sahibinin verdiği pembe deriden mavi boncuklu kedi tasmasını alıp eve dönmek üzere tekrar kendimi caddeye atıyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
6 yorum:
O merdivenler hala yıllar önce olduğu gibi Çınar'da.
Geçmiş yıllarda bir yenileme geçirdi. Bugün lobideki merdivenler yenilemeden sonra o yıllardaki merdivenler olmayabilir. O zamanlar merdiven düz ve daha genişti gibi, (tam olarak hatırlamasam da), merdivenler şimdiki haliyle en son bir kaç ay önce gördüm, resepsiyonun tam karşısında kavisli bir yapıyla üst kata bağlanıyor.
Bu hafta sonu orada olacağım bir daha bakayım.
Tamam.
enteresan bir rüya.. rüya yorumlama kabiliyetim olsun istedim...
Nerval'e göre rüya ikinci bir yaşamdır. Rüyanın gerçek yaşama kapılarını açması için onu yaşamak gerek.
Yorum Gönder