28 Mart 2012 Çarşamba

İNSANLIK


           İnsan üzerine söylenmiş sözler ve insan tanımları insanı anlatmaya tam olarak yeterli olmasalar bile insanın kötü bir yanını ışığa çıkarmışlardır. İnsanın bu yanına "açgözlülük" diyoruz. Bunca söylenmiş sözler, bunca yaşanmış deneyimler, hâlâ mı insanın bu boyutunun önüne geçememiştir? Buna karşılık" evet hâlâ" demekten öteye gidemiyeceğiz. Bizden öncekilerin tutumlarında, uğraşlarında belki de yanlış bir yöntem vardı. Yeni kuşaklar bu aksaklığı sezecekler mi? Uçsuz bucaksız evrende kendi mirasını yiyen başka bir toplum var mı? Sınırsız usumuzun kurallarını bu derece aşan ve onu kötü kullanmaya sevkeden nedir? *Tevfik Fikret'in dediği "toprak vatanım, tüm insanlar milletim, insan; insan olur ancak bunu anlarsa, inandım" dizesindeki gibi tanımı yapılmış bir kavramı düşünün. Bu, hiçbir şekilde gerçekleştirilemiyecek bir tanım değildir. İnsanlığı o yönde ilerletmekten başka çıkar yol yoktur. Yabanıl dönemden kalma alışkanlıklarımızı bir bir atmalıyız. Çünkü elimizde ne dünya diye bir gezegen ne de insan kalacak. Olası ömründen daha önce tüketip gideceğiz onu. Keşfettiği 'yeni dünya'da' görebildiği her şeyi kralına tescil edenlerden olmak bugün için ne kadar utanç vericiyse,  aynı şekilde tapu senedi biriktirmek, tek hedef olarak zengin olmayı istemek, mülkiyet peşinde koşmak, dünyanın tüm yeraltı ve yerüstü kaynaklarını elde etmeye çalışmak, coğrafi fark gözeterek, paylaşmayıp sömürmek de o denli utanç vericidir.
           Bir insan, üzerine ev yapmayacağı bir arazi parçasını neden satın alır? Spekülâtif amaçla kısa yoldan zengin olmak için. Bilinmez mi ki, birinin zenginliği onlarca, yüzlerce, binlerce kişinin yoksulluğu demektir. Bir kişi sadece ve sadece spekülatif amaçlarla elde ettiği zenginlikle ne ülkesine, ne dünyaya hiç bir şey kazandırmayacaktır. Çünkü onun elde ettiği zenginlik, ülkesinde ve dünyada tıpkı poker masasındaki gibi gelirlerin kendisinde toplanmasından başka bir şey değildir. O masaya, masa dışından bir şeyler üretip koymadıkça, kazanan kişi zenginleşir, diğerleri yoksullaşır. Elde edilen milyonlarca liralık reklam gelirlerinin kaynağı da halk olduğu halde, o gelire kaynak olan geniş halk kesimlerine fayda sağlamamaktadır. Bunun adı olması gereken "yeniden paylaşım" değil, âdil olmayan yeniden paylaşımdır. Düşünülmesi gereken bu gelirin ülke ekonomisine ve ülke insanına ne gibi bir fayda sağladığıdır. Vergi alınır köprü yapılırdı. Şimdi köprü yapılıp vergi alınıyor. Ekonomiye herhangi bir katkısı olmayan ticari (üretim dışı) gelir olmaktan da çıkamıyor.
          Tüm kötülüklerin başı, gereğinden ve ihtiyacından fazla mülkiyet sahibi olmayı istemektir. Benim (de) olsun hırsıdır. Tarihte, bir toprağın etrafını çevirip "burası benimdir" diyen o ilk insan en kötü insandır. Kötülüklerin ve tüm savaşların başı olan o ilk insan'dan (ki, onun kim olduğunu kimse bilmiyor), arka ayakları üzerine kalkarak evrime devinim kazandıran o ilk devrimci insana geçmelidir insanlık.


* Haluk'un Amentüsü, okuyun.

1 yorum:

dayatmalarda kayboluş dedi ki...

güç sahiplerinin tanrılaştırılması le bence yoldan çıktı insanlık ve o ilk adamı bilmiyoruz yazık.. ama bugünküleri biliyoruz da ne yapıyoruz?