31 Mart 2012 Cumartesi

RÜYAMDA 31 MART


              Gecenin bir vaktinde yatağımdan kalkıyorum. Sırt çantamın içine bir havlu ve bir yer örtüsü koyuyorum, kedimi de seyahat çantasına atarak birlikte evden çıkıyor ve Dalyan sahiline geliyoruz. Etrafta kimsecikler yok. Biraz ileriden orduevinin nöbetçi erlerinin nöbet devir teslim tekmilleri geliyor. Kedimi çantasıyla birlikte sahilde bırakarak, denize atlıyorum. Ne kadar yüzdüğümü bilmiyorum, denizin tadının, sıcaklığının değiştiğini farklı iklime geldiğimi sonradan anlıyorum. Karaya çıktığımda kendimi Woodstock'da buluyorum. Saatime bakıyorum aynı gün, aynı gece, 69 festivalinin ilk günü. Beni Michael Lang karşılıyor. Biraz ileride Joan Baez ve Robert Redford birlikte henüz çekilmemiş olan Ordinary People filmini izliyorlar. Robert'la el sıkışıyoruz. Kendisine Quiz Show filmini çok beğendimi söylüyorum. O da bana 'Quiz Show' filmini ni de henüz çekmediğini 25 yıl sonra çekeceğini söylüyor. Bu arada müthiş bir sağanak başlıyor ve Joan Baez sahneden iniyor. Tam o sırada daha önce hiç tanımadığım ve adını dahi bilmediğim bir çiçek kız yanıma geliyor ve geceyi benimle birlikte geçirmek istediğini söylüyor. Karanlık gökyüzünün altında geceyi birlikte geçiriyoruz. Sabah uyandığımda uzaktan gelen seslere doğru yöneliyorum. Çiçek çocuklar toplanmışlar ve sahilde bıraktığım  kedimin dansını izliyorlar. Benim kedim dans bilmezdi, diyecek oluyorum, yanımdakilerden biri LSD diyor, kediyi bile dans ettiriyor. Gözlerimi açtığımda, müzikal bir sesle beni oyun için uyandırmaya çalışan ve baş ucuma kadar gelmiş kedimi görüyorum.

30 Mart 2012 Cuma

Her 30 Mart 1972' de....

 
 (......)
Tarlanın dışında duvar.
İçinde bir ev.
Gece saat: 2...
Evin alt katındaki
                        oda.
Kapalı pencereler, asma bir lamba,
                                             bir masa ortada.
Üç amele, iki köylü, bir muallim ve Benerci,
                                          yani ceman yekûn:
yedi Kalküta delikanlısı, yedi inkılâp genci......
Benerci söz söylüyor:  
 Bize karşı
          İntelicent servis
                       kendine mahsus...
 Sus.
Bir tıkırtı var.
Döndü başlar
                kapıya.
 Sana öyle gelmiş.
         Devam ediyorum arkadaşlar:
İntelicent servis
         kendine mahsus...
 Benerci, sus.  
 Rüzgâr...  
 Arkadaşlar
         İntelicent servis...  
 Sıııııs...
          Söndürün...
                Dışarı bakacağım...
Karanlık...
Aralandı pencere.
Ay ışığı
     parlıyan enli bir kılıç gibi keserek karanlığı
                                                              düştü yere.  
 Ne var?  
 Sııııısss!.
Dışarda polis.
Lambaları sönmüş iki otomobil,
ve bir sürü motosiklet...  
Satıldık...
 Evet...
 (......)

Vaziyeti telhis edelim hele.
BİR.
Benerci inkılâpçı bir gençtir.
Hazım zamanlarını, boş gecelerini değil,
boydan boya ömrünü vermiştir ihtilâle...
İKİ.
Birinci bapta öğrendik ki,
Benerci âşığıdır Britanyalı bir kızın.
Yani, delikanlımızın
                    kalbine bir taş
                                       düşmüş.
Kırmızı saçlı bir baş
                             düşmüş
ve kalbi
        dalga dalga halkalanıyor...
İki, A:
Benerci riyaset ederken gizli bir içtimaa
                                  altı yoldaşıyla yakalanıyor.
İki, B:
Fakat meçhul bir sebebe
                                 binaen,
yoldaşlarının mevkuf bulunmasına rağmen,
                                   Benerci tahliye edilmiştir.
İki, C:
Bence, yani romanın muharrirince
                                                 olduğu kadar,
Benerci için de bu tahliye keyfiyeti
siniri, ruhu, kemiği, eti
                      kemiren bir esrardır, iki gözüm,
                                                        serapa esrar...
. . . . . . .

 Herifin
          mavi gözleri çipil çipil
                                            suratı çilliydi.
İntelicent'ten olduğu belliydi.
Geçti arkadaşların önünden.
Benim önümde durdu.
Yüzüme baktı.
İsmimi sordu.
Beni bıraktı...
Niçin bıraktılar beni?
Beni
        niçin
                bırak-
                         -tılar?
 Benerci, buna bir tek sebep var.
 Ne?
 Düşecekler peşine..
                            Eşine??
                                 Ateşine??
                                        Mateşine?? 
  Tükürmüşüm kafiyenin içine..

Benerci gitti.
Baktım ki, pencereden:
        muktesit, muharrir ve muhbir
                                    Nedim Vedat Bey geçiyor.
Düşündüm Benerci'yi
ve mel'un bir ihtimalle birden
                             yüreğim cızz etti.
Arif olanlar için,
               bu fasıl burada bitti...
  ( ..........)


....bunlar gelir aklıma.


Nâzım Hikmet
(Merak edenler için, "Benerci kendini niçin öldürdü").