İlhan Berk 9 eylül 1968'de güncesine şunları yazmıştı:
"Yine
sokaktayım. Budapeşte'nin sokakları yok. Büyük, cadde gibi. Hele hiç
çıkmaz sokağa rastlamadığım için üzülüyorum. Kentler çıkmaz sokaksız
nasıl sevilir?"
Kötü planlama sebebiyle kendiliğinden ve yanlışlıkla oluşan çıkmaz sokaklara aşinaydık ülkemizde, büyük şairimiz bile bunun eksikliğini dile getiriyordu. Çıkmaz sokak, adı üstünde bir yere çıkmayan sokak. Yolun sonunda kalakalırsın. Filmlerdeki kovalamacalarda sonun geldiği yer gibidir. Ya sokakta oturanlar: Onlar için samimi bir ortam sunar. Sokağa yanlışlıkla girenler dıışında herkes tanıdıktır. Araba ile girdiğinde manevra yaparken kendini aptal gibi hissettiğin sokaktır. Sanki herkes seni izliyormuş gibi gelir.
Bir de denize çıkan sokaklar vardır. Çıkmaz gibi görünseler de özgürlik hissi veren sokaklar. Deniz bir çıkmaz olmadığından çıkmaz sokak tanımı salt arabalar için kullanılmış olmalıydı. Oysa ucunda deniz olan sokaklar başka bir huzur verirdi insana.
Murathan Mungan'ın dediği gibi:
Bak işte yaklaşıyor fırtına
Bak yine yükseliyor dalgalar
Yollardan sonra
Yıllardan sonra
Şarkılar söylüyor çocuklar
Yollardan sonra
Yıllardan sonra
Yeniden yanyana onlar
Ne geçmiş tükendi
Ne yarınlar
Hayat yeniler bizleri
Geçse de yolumuz bozkırlardan
Denizlere çıkar sokaklar
Sokak denize çıkıyorsa eğer, nasıl çıkmaz sokak olur? Yıllar öncesine kadar Fenerbahçe'deki "Iğrıp Çıkmazı" olarak adlandırılan yanıbaşımızdaki sokağın ismine bir anlam veremezdim. Öyle ya, ucunda deniz olan sokaktı. Deniz bir yere çıkmıyorsa eğer, dünya nasıl keşfedilmişti. İnsanoğlu denizlerle uzaklara gitmediler mi? Yeni yerler, yeni dünyalar keşfetmediler mi? Denize çıkan sokaklar, gündelik gerçeklik içinde boğulan/boğuşan kişiyi, özgürlüğe kavuşturan kapıdır. Belki de bize ait bir tanımlamaydı. Denize olan yabacılığımız yüzünden mi söylenmişti acaba? Denizin yanıbaşında yaşadığmız halde denizden uzak kalmışız yıllarca. Senelerce yüzme amacıyla denize rağbet etmeyişimizin de payı vardı kuşkusuz. Denizin bazı hastalıklara iyi geldiği ve doktorlarca tavsiye edilmesi ve bir taraftan gayrimüslimlerin de denize girmeleriyle denizle barışık hale gelen İstanbul halkının, yine gayrimüslimler tarafından işletilen sınırlı sayıdaki deniz hamamlarında denizle tanıştığını göz önüne alırsak neden denize çıkan sokaklara "çıkmaz sokak" dendiğini anlayabiliriz.
Mutluluk verendir, denize çıkan sokaklar. Yaklaştıkça denize, yosun kokusu gelir burnuna, içine dolar yeşil yeşil. Bir taraftan martıların sesi, diğer taraftan takaların sesi, daha da yaklaştıkça denizde yüzen sandalların suya düşen küreklerinin sesleri, özenle yazılmış bir senfoninin notaları gibi gelir kulağa. Denize çıkan her sokak, yeni bir dünyadır. Yeni bir umuttur, yeni bir hayattır ucunda deniz olan sokaklar. Şimdi geçse de yolumuz bozkırlardan, denizlere çıkacağımız günler de yakındır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder