12 Aralık 2014 Cuma
KLAVYENİN GEÇMİŞ ZAMAN TUŞLARI
İ.E.T.T Otobüslerine arka kapıdan binilip ön kapıdan inldiği yıllardı, üniversite yıllarımız. Arka kapı girişinin sağ tarafında kendine ayrılan yerde bilet kesen İ.E.T.T. görevlisi oturur, otobüse binen kişi gideceği yeri söyler ve uzaklığına göre biletini kestirirdi. Her mesafe aynı para değildi. Üniversiteden çıktıktan sonra, Beyazıt'tan bindiğimiz Levent Otobüsü, Beşiktaş'tan yukarı kıvrılır Yıldız yokuşundan devamla Levent'e giderdi. Barbaros Meydanı'nın önündeki viyadük (köprülü kavşak) sonradan yapıldı. Yapıldığı ilk yıllarda da bugünkü işlevinde değildi. Dolmabahçe tarafından gelen taştların Yıldız Yokuşuna dönmelerini kolaylaştırmak için, Ortaköy yönüne giden yolu üstten kesen tek yapraklı bir yonca görünümünde yapılmıştı. Viyadük şimdi ise yapılış amacının tam tersi olarak, Yıldız Yokuşundan gelip, Ortaköy yönüne gidecek araçlar için kullanılıyor yani eğimi gidişe göre yapılmış olan yol, tersine işletiliyor. Viyadüğün sağ tarafında denize yakın yerde o yıllarda Mimarlık Mühendislik Akademisi vardı. Merkezi sistemle öğrenci almaz, öğrencilerini merkezi sistemde iyice bir puan tutturan kişiler arasından önkayıtla, kendi sınavını yaparak seçerdi. Resim ve çizim yeteneğim iyi olduğundan ben de katılmıştım önseçimle sınavlara. Fakat hiç hesap etmediğim ve o yıllardaki yabancı dil yetersizliğim yüzünden, çizimlerim iyi olduğu halde sınavları geçememiştim. Kaldığımız öğrenci evimiz Yıldız Yokuşunun tam ortasında, o zamanlar Türkan Şoray'ın işhanı denilen binanın yanındaydı. Bize karşılık gelen durak ise, Serencebey Durağı idi. Beyazıt-Beşiktaş arası bilet ücreti ile, Bayazıt-Serencebey arası bilet ücreti farklı idi. Beşiktaş'tan sonra bilet ücreti bir kademe artardı. O kadar kısa mesafe için bilete fark ücreti vermek işimize gelmediği gibi, yürümek de istemezdik. Eğer çArşı'da ('Beşiktaş, Köyiçi' bugün bile aynı canlılığını koruyor) bir işimiz yoksa ve yemek de yemeyeceksek Serencebey'e kadar gitmenin çözümünü bulmuştuk. Bileti Beşiktaş'a kadar alacağız. Beşiktaş'ta inmeyeceğiz. Eğer görevli farkederse "tuh, Beşiktaş'ı kaçırdık demek, ya sen bizi Serencebey'de indir, n'apalım biz oradan aşağı yürürüz." diyecektik. Bu yöntem öğrenciliğimiz boyunca tutmuştu ve haftanın bir-iki günü o diyalog gerçekleşiyordu. Böyle yaparak, bir ayda üç öğün yemek parası kadar bir para tasarruf ediyorduk. Biz buna "Eğitime Belediye Katkısı" derdik. Öğrenci olunca bunlar masum kaçamaklardı. Devlet'in katkısına gelince: Aldığımız öğrenci kredisi 450;-tl idi. Kesintiden sonra elimize 415,-tl. geçerdi. Bu para ile, Köyiçi'nde bulunan (bugün hala var mı bilmiyorum) Kardeşler Lokantasından 15,-tl. karşılığı günde bir öğün yemek yiyebilirdik. Tabii ki hergün yemek için aynı parayı harcamazdık. İlk günler için geçerli idi bu miktar. Diğer günler yarısı kadar harcayabilirdik ancak. Geri kalan yol parası olur, Beşiktaş-Serencebey arasındaki fark da bazen yemek, bazen kız arkadaşla sinema olarak bize dönerdi. Öğrenci evinin kirası içinse zaman zaman aileden gelen para kullanılırdı, zaman zaman ise kısa ve geçici işlerde çalışılırdı. Yaptığım kısa ve yarı zamanlı işlerden biri, Beşiktaş-Levent arasında çalışan dolmuşlarda muavinlik yapmaktı. Tanıdığımız, daha doğrusu tanıştığımız bir Dolmuş Şoförüne rica ederdik, o da bizi kırmaz yardımcı olmamıza izin verirdi. Kimler binmezdi ki dolmuşa, Ortaokul öğretmenimiz, Yeşilçam'ın ünlüleri, "Evladım sen neden dolmuşçuluk yapıyosun, temiz pak çocuksun, okuyo musun?" diyen teyzeler...O yıllarda bağırdığım durak isimleri bugün hala aklımda, Beşiktaş'tan kalkışta sırası ile: Levent, 4 Levent, Sanayi, İstinye, Yeniköy, Tarabya, Büyükdere, Sarıyeeer...Bugün aralarına başka duraklar da girmiştir. Belki de kalkmıştır. Bilmiyorum, o güzergahta yakın zamanlarda yolculuk yapmadım. Yukarıdaki resim mi? Aslında yazacağım yazı o resme uygun bir yazı olacaktı ama elim klavyenin 'geçmiş zaman tuşları'na takıldı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder