28 Kasım 2013 Perşembe

KÜÇÜK !

Siyasi literatürümüze Turgut Özal'ın, Erdal İnönü'ye verdiği bir yanıt dolayısı ile girdi: "Sen onu küçük Turgut'a anlat." Her ne kadar Küçük Turgut'tan kasıt torunu olan Turgut dendi ise de, kastedilenin başka bir şey olduğu yadsınamazdı. İnsanlar tarih boyunca işte o küçükle düşünmüş ve konuşmuş. Bunu mağara resimlerinde de görürüz, tapınaklarında da, yaşadıkları kentlerde de...Kendi boyundan daha büyük, küçüğünün boyunu yapmış resimlerinde. Çeşitli kaynaklara göre; Romalılar kazandıkları bir savaştan sonra arabalarına küçüğün tahtadan kocaman bir heykelini takıp düşmana nasıl geçirdiğini anlatırlarmış, bununla. Tıpkı bugün gol atan bir futbolcunun eliyle 'geçirdim' işareti yapması ve ertesi gün kazanan takımın taarftarının karşı takımı tutan arkadaşına 'dün akşam nasıl geçirdik size' demesi gibi. Gol atmanın orgazma benzediğini söylemişti bir röportajda Feyyaz Uçar. Haksız da sayılmazdı, binlerce yıl öncesinden insanın atası da böyle düşünüyordu, şimdi de böyle düşünülüyor... Küçüğe tarih boyunca atfedilen işler de öyle böyle değil. İster inanın ister inanmayın: Tanrı Enki, küçüğün salgısıyla, Dicle ve Fırat nehirlerini oluşturmuştu. Hint tanrısının ise;  küçüğünün büyüklüğü karşısında diğer tanrılar saygıyla eğilirlerdi. Küçük öyle adı gibi küçük olamazdı. Boyu posu çok önemliydi. Bir de sertliği. Yapılan bütün heykelleri, taş, demir ve kayadandı. Sert görünsün maksat. Onun üzerine yemin ettikleri de oldu insanoğlunun tarih boyunca. Küçük üzerine bu kadasr kafayı takan insanoğlu, bugün neden herşeyi erkek egemenliği üzerine kuruyor da kadına toplumsal alanda yer vermiyor dedirtmeyecek kadar açık değil mi? Kadınlara her alanda yüzde elli kotası gelene kadar da bu böyle devam edecek gibi. Ama bunu da erkeklerden ve onların çıkaracağı yasalardan bekleyecek kadınlar. İşte işin asıl püf noktası bu.

Hiç yorum yok: