8 Ocak 2013 Salı

UZUN CIVILTILAR 6


**
            Uygar olmayı yüksek derecede empati kurma ile ilşikilendiren psikanalizm, mağdur olan tarafla kendilerini bir tutarak insanların suçluluk duygularını vicdanlarında aşmalarını ortaya çıkarmıştır. Bu gerçekten mümkün müdür? Empati kurarak bunu eyleme dönüştürebilir miyiz? Üzülerek ve vicdanımızda özdeşim kurarak bu gerçekle baş edebilir miyiz? Bununla baş edebilmek için aynı gerçeklik üzerinden yola çıkmak gerekir. Ancak bu şekilde yüzleşebiliriz. Empati bu yüzden eylemsel değil kâğıt üzerinde kalmaya mahkûm bir söylemdir. 'Hepimiz ötekiyiz' sözünün eylemsel olmadığı gibi.
**

          Şimdi burada söyle(ye)meyeceğim ticari televizyonların, başında büyük -enkırmenleri-! olan haber programları iğrençlikden izlenecek durumda değil. Bozuk Türkçe'li haber muhabirleri, (kendilerininki de bozuk) yanlış vurgulanan sözcükler, basit kurgu oyunları, insana saygısızca yapılan sunuş biçimi vs. vs. almış başını gidiyor. Onlardan kültür, sanat, eğitim ve öğretici programlar beklemek bir yana, sunumlarını biraz daha saygılı yapsalar razı olacağım. Atları da vururlar filmini izledim. Küçük Amerika'yız demişti bir bilenimiz. Ayak izinden gittiğimiz Amerika'nın o günkü halinden daha beter olduk kapitalizm de. Az gelişmiş ülkenin kapitalizmi insanı daha çok sömürüyor. Gelişmiş olanı hiç olmazsa sarı sendikalar gibi sömürüden birazcık da insanına dağıtarak rahatlatıyor. Artık sadece emeğimiz değil, duygularımız, arzularımız, tutkularımız da sömürülüyor
**

         İnsan yaşamı boyunca ne kadar acıyla yüz yüze gelirse o kadar olgunlaşıyor ve büyüyor. Zaman geliyor aynı acıları yaşayanları anlıyor ama kendi üzüntüsünü ve acısını içinden atmasına yetmediği için tepkilerinde duyarsızmış gibi görünebiliyor. İnsan hayatının bir dönemini ve bir süreliğini elinden alan gerçeklerin üstesinden gelmek de pek kolay olmuyor. Kabul ettiğin ve zihninin bir köşesinde ötelenerek kalan bu acılar, gün geliyor herhangi bir ses ve görüntü ile tetiklenerek tekrar gün yüzüne çıkıyorlar. Seni orada olduğun hakikatinden ayırmadan bir anda sanki tekrar yaşıyor buluyorsun kendini. Bu duyguların en fazla yapmasına izin verileni, hatırlandıkça duygulandırması ve yaşamın içinde seni sen yapan anılar olması şeklinde olması. Ne kadar ağırlık kaldırırsak, yükümüzün o kadar hafifleyeceğini düşünürsek, yaşamımızın acı ve tatlı olaylarla örülüyor olmasından yola çıkarak, çektiğimiz acılarla da ağırlaşacağını göz ardı edemiyoruz.
**

        Farklılıklarda yaşarken yabancı olmak yerine, karşındakini yabancılaştırmak en iyisi. Bırak bu kez (o) yabancılaşan(lar) düşünsün. Sen aç bütün çakralarını hayata. Karanlığın içinde boğulma, Ophelia misali.

Hiç yorum yok: