Bab-ı Âli kapısından mürûr edip geçer iken, tek bir atlı süvariye tesadüfen rast geldim.
Yukarıdaki cümle ilk bakışta vay be! dedirtecek cinsten arapça sözcüklerle donatılmış ve söylendiğinde kulakda müzikâl bir ses bırakan, süslü ve sanki bir şairin dilinden çıkma gibi görünüyor değil mi? Hiç de öyle değil. Eş anlamlı sözcüklerin bir arada kullanımlarını hicvetmek için yapılmış bir salata. Hem tekrar eden sözcüklerden oluşan bir salata. Hem de bir dil salatası.
Cümlenin içindeki sözcüklerin anlamlarına bakacak olursak:
Bab: Kapı,
Kapı: Kapı,
Mürur etmek: Geçmek,
Geçmek: Geçmek,
Tek: Bir, eşi olmayan,
Bir: Bir,
Süvari: Atlı asker
Atlı: Atlı,
Tesadüf etmek: Rast gelmek,
Rast gelmek: Rast gelmek.
Bir de şu var:
Bosforuma icip kaçtı. Öhöm jödi, öhöm jödi. Körolası nepa sorti.
Yukarıdaki ilk cümle, Arapça bilmenin şımarıklığı devrinde yapılmış bir cehalet örneği, diğeri ise; Fransızca'nın moda olduğu dönemde yapılmış aptalca bir şımarıklık.