14 Mart 2013 Perşembe

RÜYAMDA 14 MART




Ne zaman olduğunu hatırlayamadığım bir zaman diliminde, sayısal loto oynamak üzere sahilde kurulu bir gazinoya gidiyorum. İçerisinin mafya filmlerindeki Vegas kumarhanelerini andırır görüntüde bir dekora sahip olduğunu görüyorum. O gün akşam çekilecek olan loto için iki kolon oynamak istediğimi söylüyor ve makinadan biletini alıyorum. Karşılığı olan parayı büyükçe bir banknotla ödüyorum. Aldığım para üstünü sayınca elli lira eksik olduğunu, bunun oynadığım bahse oranla çok büyük miktar olduğunu ve eksik verilen parayı istemek üzere krupiyeye gidiyorum. Bana parayı tam olarak verdiğini ve yanlış saymış olabileceğimi söylüyor. Onun yanında yeniden saymaya başlıyorum. Krupiye benimle ilgilenmiyor ve işine devam ediyor. Oradan ayrılarak salaonda  gezinen müdürün yanına gidiyor ve şikayetimi ona da iletiyorum. Başını çeviriyor ve uzaktan, bana para üstü veren krupiyeye seslenerek beyefendi ile ilgilenin diyor. Ben ona siz de gelin ve aldığım paraüstünü birlikte sayalım diyorum. Üzerimde başkaca bir para yok. Sizden geriye ne aldıysam burada diyorum. Hiç oralı olmuyor ve beni başından savıyor. Bu arada sinirlerim de iyice geriliyor. Verdiğim paranın bir miktarının gasp edilmesi ve söğüşlenmeyi içime sindiremiyorum. Yasal kılıf altında yasadışı yollardan insanların paralarının üzerine oturmalarına bir anlam veremediğim gibi, benim gibi bir çok insan aynı durumdan şikayetçi olduğu halde, gazinonu içinin bu kadar dolu olmasına da şaşırıyorum. Hem söğüşleniyorlar ve hem de onları beslemeye devam ediyorlar diye düşünerek son çabalarım da sonuç vermeyince ve de işler kaba kuvvet noktasına gelince oradan ayrılıyorum.
Oradan ayrılıyorum ve yaşadığım yere yakın olduğunu sandığım gittiğim yerde, insanların çoluk çocuk, yaşlı genç, kadın erkek, işçi memur, varsıl yoksul hepsinin büyük bir alanda kendilerini soyan ve sömüren bu gazinoculardan kurtulmak için örgütlendiğini, herbirinin eline evlerinde bahçelerinde kendilerini koruyacak ne bulduysa aldıkları halde toplandıklarını görüyorum. Ben de şikayetçi olduğum bu kişilerden kurtulmak gerektiğine inandığımdan bu topluluğa katılıyorum. Hep birlikte bulundukları mekana gidip, önce, bir daha gelmemek üzere burayı terk etmeleri gerektiğini söylüyor, peşinden aldığımız olumsuz yanıtın ardından hep birlikte onları dışarı atmak ve oradan kovmak üzere harekete geçiyoruz. Gazinonun bahçesine giren çok sayıda kalabalığa karşı koyamayorlar. Kalabalık saldırıların dozunu kaçırıyor ve ben bu esnada bu kadar şiddete gerek olmadığını bağırmama rağmen kimseye duyuramıyor ve daha fazla can yakmamak için oradan ayrılarak, aşağıya sahile iniyorum. Sahilde gözün görebildiği uzaklığa kadar meşaleler yandığını görüyorum. Meşaleler renk renk guruplar halinde ışıldıyor. Meşalelere bu renkleri verenlerin, getirilen toprakların sahil boyunca kıyı şeridine dökülerek oluşturulan alana ekilen çiçeklerden kaynaklandığını öğreniyorum. Benim bulunduğum yerdeki meşalelerin renginin mor olduğunu görüyorum. Buraya gloksinya çiçeği dikilmiş. Daha ileride, kamelyaların olduğu yerde kırmızı, beyaz karanfilerin olduğu yerde beyaz, kasımpatıların olduğu yerde sarı yanıyor meşaleler. Böylece sahil boyunca kilometrelerce uzayıp giden ve çoluk çocuk herkesin ellerinde ve dikilen çiçeklerin renklerinde ışıyan bu meşalelerin, elbirliğiyle yörelerinden kovdukları düzenbazların arkasından yakılan özgürlük meşaleleri olduğunu söylüyor küçük bir kız.

Hiç yorum yok: