13 Aralık 2012 Perşembe

UZUN CIVILTILAR 2




Tutulan dileklerin gerçekleşme olasılığı, dilek sayısıyla bu dileklerin kişiye olan uzaklığının kare kökü ile çarpımının, çalışılan gün sayısına bölünmesiyle doğru orantılıdır. Çıkan sayı birden küçük ise, dileğin arzuladığın zamanda gerçekleşecektir. (Esinlenip değiştirilerek alıntılanmıştır).

Bütün gün yalnız bıraktığın yatağının sana duyduğu arzu, onun sana duyduğu arzu ile doğru orantılıdır.

Güneş batmak üzere olduğunda ufukta alı al moru mor bulutların arasından kaybolurken, son ışıklarının ulaştığı toprakları birer lavanta tarlasına çevirir. Lavanta tarlası bulamasan bile, her akşam güneş batarken bu manzarayı veren bir coğrafya olsun bulunduğun yer.

Kendine; içinde yaşamak zorunda olduğun bu insanlara, konuşmak zorunda olduklarına ve sevdiğin / seviştiğin erkeklere tahammül edebilmen için, (seni) şaşırtacak bir şeyler bulmalısın.

Kötü yönlerini dinç tutmak için şeytana ihtiyacın var. Bu, seni kötü insanlardan koruyacaktır.

Libido, kişinin kendi organizmasında ve karşı cinsle iletişiminde özgürce davranmasaydı hayatın nüvesinden bahsedemezdik. İşte tam bu noktada, hayatı ahlakın hizmetinde gören bizim gibi toplumlar geliyor gözümün önüne. Çok şeyi bilip de bahsedemediğimiz gibi.

Seviyorsa güneşi bu kadar çok, güneşten de parlak ise Hilâl, kaybolur başka hilâller güneşte. Bu yüzden o Hilâl'in güneş çıktığında da görünmesi çok doğal.

Tutku, dünyanın merkezi, dünyanın merkezine koyduğun şey de tutkunun kendisidir.

Anıların güzelse ölsen de gam yemezsin artık.

Sen hiç; boş zamanlarımda 'bale veya heykel yapıyorum' diyen ya da falan yerde 'arya' okuduğunu söyleyen hobistlere rastladın mı hiç?

Yemekle, o yemeği yiyen kişi arasındaki duygusal bağı kuran içkidir. İçki olmadığı zaman, duygusal bağ da olmaz. Fakat kişi açsa o yemeği yine yer.

Dünya, kendisi için yas tutmana gerek olmayacak kadar kötüdür.

O çok uzaktan biri bir tek hissettirme ile seni nasıl kırdığının farkında olmayabilir, aynı zamanda o kişinin, bir tek hissettirme ile sende beklenti oluşmasına da yol açmış olabileceğini de düşünerek, kendini sorumlu tutup ahmaklıkla suçlamamalısın.

Bir doz kıskançlık iyidir. Fazlası yan etki yapar

Üstesinden gelinecek en önemli şey bence bu. Kadınlığa dair tüm özelliklerine küsmüş ve de doğasından sapmış, depresif ve silik bir görüntü çizen kadın tipinden her zaman kurtulmak gerek.

Her saat başı tekrar öldüğünü hissetmekten iyidir. An'da takılıp kalmaktan kurtulursun. Eski sevgililerini unut. Aşk için; seyrettiğin çok güzel bir film olduğunu, film bittiğinde belki biraz koltuğunda çakıldığını ama sonunda sinemadan çıkıp gittiğini düşün. Bir başka güzel filme kadar...

Bütün bir ilişkiyi gidiş anına odaklanarak değerlendirmek pek doğru olmaz kanımca. O, ilk günden itibaren yaşanmışların toplamıdır. Yaşadığın anların güzelliğini anımsa. Ayrılmadan önceki son görüntü ile, ilişkiyi bitirmeden önce ağızdan çıkan son sözle değerlendirmek, yaşanmış olan soylu iklişkiye gölge düşürür. Şu düşünce de haklı olabilirsin: Bir kadını terk etmek (bırakılmak) kadının soylu kutsallığına darbedir. Yani bir erkek, kadını terk etmekten değil, kadın tarafından terk edilmekten yana olmalıdır. Bu önceliği kadına vermelidir.

Son dize yazılmadan şiir bitmez.

Bir sevgili olup, bir kalpte saklanmak gibisi yoktur.

Kadınsan perdelerini hep açacaksın
Aşka açacaksın
Sekse açacaksın
Sevgiye açacaksın
Lükse açacaksın?
Hayata açacaksın
Şefkate açacaksın
Güzelliğe açacaksın
Kadınsan hep açacaksın perdelerini
Ama en çok da adam gibi adama açacaksın. (Mısralar, Hiliy'nin yazısından değiştirilerek alıntılanan yorumumdur).




3 yorum:

Yueya dedi ki...

Her harfini hatırlıyorum,tek bir harf bile kaybolmamız ben de.. Ne lavanta ne de başka şey.. Kiraz bahçelerinde buldum yine kendimi. Ne güzel..

The Merika dedi ki...

Bir kadının terkedilişi yalın kelime anlamıyla öteye itilmek değildir çünkü.
Sevdiğine inandıgı adamın ondan gitmesi,kadının öldürülüşüdür.
bırakın lütfen yalandan da olsa ilk kadın gitsin.
O zaten anladığında gider...

The Merika dedi ki...

gene çok begendiğim, hak verdiğim cümleleri okudum eline koluna sağlık hektor