4 Aralık 2012 Salı

YA KÜÇÜKLER...

                 
               Evde hayvan beslemek güzel hoş da, gel gör ki bizimkisi gibi bir kedi ile yaşamak insanı gerçekten tatlı tatlı bezdiriyor ve başkaldırtıyor. Öyle ki, maması açık büfe olduğu halde, gidip kendi başına yemez. İllâ ev halkından birisi kendisine eşlik edecek. İki mama kırtlayacak olmasın, karşına geçer, patileri önde, poposu yerde kulaklar dikilmiş, gözler üzerinizde, meaovvv meaoovvv diye bağırır. Hiç oralı olmazsan, bu kez sesin şiddeti daha da artar, gözler daha da bir dikkatle üzerinize çevrilir ve senfoni devam eder. İstersen kalkma, kaldırıp mamaya eşlik edene kadar sesini kesmez. Giderken de yarım adım gerisinden ve yan tarafından yürüyeceksin. Arada bir geliyor musun diye sınanacaksın. Kazara önünden gitmeye kalksan patiyi yemeyi de göze alacaksın. Mamaya gelince de iş bitmiyor. Yeme işleminin sonuna kadar eşlik edeceksin, gerekirse alnından ensesine doğru okşayacak ve seveceksin. O bir yandan güven ve mutluluk homurtuları ve gurultuları çıkarırken bir yandan da mamasını yiyecek, bittikten sonra da sana şöyle bir sürtünerek teşekkürlerini sunacaktır. Eğer mama yemesi bitmeden terk eder giderseniz, bütün bu işlemi yeni baştan yapmayı göze almanız gerekecektir. Oh işte mama yemesi bitti, şimdi gidip yerime oturayım derseniz yanılıyorsunuzdur. Bu kez lavabo kapısının önünde, sizin kapıyı açmanızı bekler ve lavaboya atlayarak, sizin açtığınız musluktan suyunu da içerek yemek içmek faslının bitrirken, artık bir güzel kendi işinize döneceğinizi sanırsınız ve tabii ki yanılırsınız. Bu kez size attığı patiden sonra onu kovalamanızı bekleyecek ve böylece saklambaç oyunu başlayacak. Birkaç kez yapılan bu kovalamaca ve pati oyunundan sonra kendi evine veya beğendiği herhangi bir köşeye çekilerek uyumaya başlayacaktır.
                 Yaz aylarında zaman zaman balkonda kuşlarla kovalamaca oynar, bazen bir kumru, bazen serçe avlarken, arılarla hoplar zıplar, sinekleri kovalarken bu kadar oyun istemiyor doğal olarak.
                 Bu aralar kendisine,  kapının alt tarafına, lavaboya kolay gireceği açılır, kapanır bir bölüm yaptırmayı ve musluğa da sensör taktırmayı düşünüyorum. Bunu düşünürken bir matematikçi bilimadamı geldi aklıma, ismini hatırlayamadım. Bilenler varsa hatırlatmalarına sevinirim. Evinde birden fazla köpek besleyen bu bilim adamı köpeklerini ihtiyaçları için dışarı çıkarmaktan bezmiş. Köpekler dışarı çıkmak istediğinde her seferinde, her biri için ayrı ayrı kalkması zamanının büyük bir bölümünü işgal ediyor ve yeteri kadar çalışmalarına veremiyormuş kendini. Düşünür taşınır ve sonunda, bugün hepimizin bildiği ve gördüğü o buluşa imza atar ve mutfağın dışarı açılan kapısının alt tarafına içeriden dışarıya ve dışarıdan içeriye girilmesini sağlayan ve evin büyük köpeğinin ölçüsüne göre bir geçiş yaparak sorunu çözer. Çözer ama, işte sevgili arkadaşlar insanın matematikçi bilim adamı olsa bile, hani "boş bulundu da yaptı" dediğimiz cinsten olacak, yaptığı geçişe bakarak ' ya küçükler nereden geçecek' der.

Hiç yorum yok: