28 Nisan 2015 Salı

VIT JEDLICKA, LIBERLAND VE MUHALEFET PARTİLERİNİN SEÇİM VAADLERİ

Çek siyasetçi ve aktivist Vit Jedlicka, 13 Nisan Pazartesi günü Avrupa’nın ortasında, 7 bin metrekarelik bir alanda bağlılık yemini ederek yeni bir ülke kurdu. Adını da Liberland koydu. Arkadaşı Jaromir Miskovsky ve Liberland’ın ilk first lady’si Jana Markovicova’nın oylarıyla Jedlicka oracıkta cumhurbaşkanı seçildi. Kurulduğu günden itibaren Liberland’a 184 ülkeden vatandaşlık başvurusu geldi. Liberland'ın kaç vatandaşı olur şimdiden bilinmez amai Jedlicka'ya en azından başlangıç için; bir öğretmen, bir doktor, bir hemşire, bir mühendis, bir tane sebze meyve yetiştirecek, bir tane de hayvan tarımı yapacak iki adet çiftçi, bir hesaptan anlayan vatandaş, bir polis, bir asker, bir hakim gerekli. Mesleki grup sayılarını ve kişileri artırabilirsiniz. Bu kişilerin hepsinin evli ve iki çocuklu olduklarını düşünürsek, (kendi ailesi hariç) 40 kişi eder. Öncelikle Jedlicka vatandaşlarını doyurmak zorundadır. O yüzden hergün pazara en azından 40 yumurta, 10 litre süt, 8 kilo et, 3 kilo pirinç, 40 ekmek getirmek zorundadır. Zorundadır çünkü bunları vatandaşlarına yediremezse aç kalırlar. Pazara getirilen ürünlerin toplam değeri kadar da para basması gerek ki, vatandaşları bunları satın alabilsinler. Herkese eş,it olarak para ödemesi yapılırsa sorun olmaz. Yani mevcut işi mevcut kişilere dağıttığında herkesin eşit pay alacağından yola çıkarak ve de kendisinin kapitalizm karşıtı olduğunu bilerek böyle yapacağını tahmin ediyorum. Çünkü pazara asgariden herkese yetecek kadar yiyecek maddesi getirmiştir. Diyelim ki, Jedl,icka şeytana uydu ve doktora öğretmenden, hakime polisten fazla para verdi. O zaman ne olacak? O zaman ne mi olcak? Şu olacak: Öğretmen ve polis, hakim ve doktordan daha az para aldığı için, pazara getirilen ürünlerden bazısını alamayacak. Bu süt olabilir, yumurta olabilir ya da sebze meyve olabilir. Temel gıda maddelerini yiyemeyen polis ve öğretmen birlik olup, Jedlicka'dan aldıkları paraların artırılmasını isteyecekler. Jedlicka, verdiği parayı artırması için, pazara daha fazla ürün getirmesi gerektiğini hesaptan anlayan vatandaşından öğrenir. Hesaptan anlayan vatandaş der ki: "Eğer pazara daha fazla ürün getirmedem yani üretmeden polise ve öğretmene verdiğin parayı artırırsan, sonuç değişmez, dolanan para arttığı halde ürün artmazsa bu kez pazardaki ürünün fiyatı artar ve yaptığın artırımın herhangi bir faydası olmaz. "Ne kadar mal ve hizmet üretirsen, o kadar büyürsün" der. "İleride yeni doğumlar olacak, aileler büyüyecek bunu da göz önünde bulundurarak, şimdiden üretimi artırmak ve hatta kendimize yetenden fazlasını üretmek, kalanını dışarıya satmak ve karşılığında da traktörümüz ve ısınmak için yakıt almamız gerekecektir" diye devam eder. Jedlicka'nın nano ülkesinde şimdilik bunlar olur mu, olmaz mı bilinmez ama önlemini almazsa, başına gelecekleri şimdiden kestirmek zor olmasa gerek.
Gelelim bizim Muhalefet Partilerinin vaadlerine; Biri "asgari ücreti 1500 tl yapacağım, emekliye iki ikramiye vereceğim" der. Bir diğer muhalefet partisi "asgari ücret 1800tl olacak".... der. Bunlar çok güzel şeyler. Hiç kimse olmasın demez. Daha yararsız işlere ne paralar harcanıyor, ne yolsuzluklar olduğunu duyuyoruz. Bütün bunları yapmak için para bulunur, vardır da. Önemli olan öncelikler. Nasıl bir devlet yapısının istendiğidir. Kısaca söylemek gerekirse, verilen paranın karşılığı olanı ortaya koymaktır. Kısaca üretmektir. Paranın karşılığı olanı ortaya koyamazsan, verilen paranın hiçbir yararı yoktur. Her sabah, herkesin yastığının altına 100 lira koyulsa bile değişen bir şey olmayacaktır. 70 milyonuz. Hergün, herkesin bir bardak süt içmesi kadar doğal bir şey olabilir mi? Püf noktası buradadır. İstediğin kadar para ver hergün, herkes bir bardak süt içemeyecektir. Yıllık süt üretimimiz 16 milyon tondur. İçtiğimiz sütü, içemeyenlere karşılık içiyoruz. Masamıza ve maalesef rakı masamıza koyduğumuz beyaz peynir, süt içme yaşındaki çocukların içemediği süt pahasına yapılmıştır. O çocuklar süt içemedği için biz peynir yiyoruz. Televizyonda emekli vatandaşlarımız çoğunlukla, et yiyemediklerinden bahsediyor. Bırakın eti,  çoğu aileler kahvaltıyı kaldırdılar. Akdeniz memleketinde zeytninin kilosu 20 lira, peynirin kilosu 30 lira ise kaldırmakta da haklılar. Büyük fotoğrak pek iyi görünmüyor. O vatandaşın eline yılda iki ikramiye de versen yine alamaz. Karşılığını pazara  koymak gerekir. "Son sosyal devleti de yıktık" demişti kadın Başbakanımız, şimdi ise bizler o yıkılan sosyal devleti yeniden ayağa kaldırmalıyız.


Not: Daha derli toplu yazılabilirdi, aceleyle yazdım. Hatalar varsa affola...

Hiç yorum yok: