13 Aralık 2011 Salı

DOKUNUN

         
            Tam olarak tüketemeyeceÄŸimiz duyularımızdandır dokunmak. Çok ÅŸeye dokunuyoruz günlük hayatta, burada saymakla bitmez. Bununla birlikte teknolojinin ilerlemesiyle, dokunmadığımız o kadar çok ÅŸey var ki. Ä°lk akla gelen gazete, çoÄŸu kimse gazeteyi kağıttan deÄŸil internetten okuyor. Bilgisayarlar çoÄŸaldıkça ve insanlar onun iÅŸlevlerine alıştıkça kalem kullanma ve kaleme dokunma sayısı da azaldı. Mektup yazmıyoruz, arada bir de olsun mektup yazın uzaktaki tanıdıklarınıza. Eskiden uzunçalarlarımız, 45'liklerimiz vardı. Çalmak ve dinlemek için dokunurduk. Önce bir üfler, dirseÄŸimizin altıyla silerdik. Varsa antistatik bezimizle de parmaklarımızı deÄŸdirmeden özenle ve okÅŸayarak üstündeki tozları alırdık. Sonra, iÄŸnenin ucunu  iÅŸaret parmağımız ya da daha yumuÅŸak olan serçe parmağımızla yoklar üzerine takılan tozlardan kurtarırdık. Bunu yaparken hoparlörden çıkan o parazit sesi bize cihazımızın çalıştığının iÅŸaretini verir mutlu olurduk Sonra da gelsin müzikler. Müzikde doÄŸrudan dinlemek dışında en gerçek sesin pikaplardan alındığı söylenir. Hakikaten denildiÄŸi kadar var. Plaklarıma dokunmayı özlemiÅŸim. Senelerce edinilerek biriken plaklarım, kasetlerim. Onlar da beni özlemiÅŸler. BambaÅŸka bir duygu. Bugünün çabuk tüketilen ve ulaşılan müziÄŸine göre sanki onları dinlemek, insanın kendisinin müzik yapması gibi bir ÅŸey.. Dinlemek için verilen o tatlı uÄŸraÅŸ, müzik dinleme arzusunu kamçılıyor sanki. CD biriktirme ve arÅŸivleme ÅŸansım olmadı. Belki de soÄŸuk bulduÄŸumdandır bilemiyorum. Teknoloji ile aram o kadar iyi deÄŸil, elektroniÄŸe de ilgim pek fazla yok. Öğrencilik yıllarımda ve daha sonraları edindiklerim ile ailenin 50' lerden, 60' lardan kalan albümlerini dinlerken o an ne kadar haz aldığımı anlatamam. MüziÄŸine yetiÅŸtiÄŸim 70' lerin sonu ve 80' ler, müziÄŸin fırtına kopardığı yıllardı. 90'lardan sonra aynı geliÅŸimi gösteremedi müzik. O devinim sonraki yılalarda olmadı. Bunu anladım. Siz de teknolojinin bizi uzaklaÅŸtırdığı dokunma duygusunu ara sıra tatmak için dokunun. Sevgilinize dokunmayı ihmal etmeden,  dokunun siz de ÅŸefkatle ve aÅŸkla.  Annenin bebeÄŸine dokunduÄŸu gibi, plaklarınıza, kaleminize, gazetenize, kasetlerinize, ev radyonuza dokunun.

5 yorum:

Nini Nileud dedi ki...

Hektor nasıl da doğru söylüyorsun... Bunu genç nesil bile bu denli özlemle anıyorsa, eksi kuşaklar neler hissediyordur kimbilir...

Örneğin ben de dokunmaya çok önem veririm. hissetmeyi severim. bir de mutlaka koklarım...

blog sayfası açıp, burada yazmaya başlamadan önce hep loş bir ışık altında, kalemle kağıtlara karalamayı severdim düşüncelerimi. sonra bir heves buraya yazmaya başladım. ilk başlarda klavye başında üretemiyordum. yine önce defterime yazıp, sonra buraya geçiriyordum. şimdi alıştım, doğrudan burada yazıyorum... sorarsan hangisi daha güzel diye, ben hala kağıt kalemi seçerim. internet ortamı bu zevkten mahrum bırakıyor insanı ama senin gibi insanlarla tanışmak, paylaşmak hafifletiyor dokunmanın ve koklamanın eksikliğini.

Hektor dedi ki...

Belki nostaljik bir yazı oldu ama gerçekten insan bir gazete kağıdının hışırtısını, kalemin kağıt üzerinde bale yapar gibi harfleri işleyişini, eski plaklardan gelen o cızırtılı sesi zaman zaman özlüyor ve duymak istiyor. Onlara dokunmanın verdiği haz da bambaşka tabii. Gittikçe bunlardan uzaklaşıyoruz. Bir zaman sonra, daha değil ama antika olacaklar.

Nini Nileud dedi ki...

Hektor sever misin bilemedim ama seni mimledim:)

dayatmalarda kayboluÅŸ dedi ki...

her dokunuş bir duygu zenginliği aslında. ne çok haklısın..uzaklaşıyoruz bazı dokunuşlardan ama yeni dokunuşlar gelişiyor.. hiç bilmeyene anlatmak da zaten imkansız.. o yüzden senin gibi denemek gerek..anlatmak gerek hayatın gerçek anlamı olan dokunuşları yitirmemek adına..sevdiğinin saçını okşamak gibi olan dokunuşları yitirmemek adına..
kalemine sağlık..

Hektor dedi ki...

Dayatılanla yaşamak, teşekkür ederim. Hoşgeldin:)